BALERİN




-Havalar iyiden iyiye ısındı, bu mavi tahta sandalyeleri bahçeye çıkaralım, hatta şimdi yapalım bunları, derken masanın yanına gelmişti bile Hikmet Hanım.

-Hadi Halil, tut ucundan masayı, limonun altına taşıyalım. Nasıl güzel kokuyor yaprakları bile. Yediveren limonum pek bereketli bu sene. Altındaki şu çiçeklere bak, ortancalarım da açmış lila, sarı, hele şu nazenin mor menekşeler, sarısı, kırmızısı, ebrulisi ile akşam sefaları, canım aslan ağzı... Sabah divanıma uzanırım, güneş görür kemiklerim. Bütün kış sızladı. Akşam da canlarımı sular, etrafı ıslatır, kurulurum masama. 


Halil, sandalyeleri yerleştirirken,

-Bilmez miyim, her gece ben dinledim ahlarını, nasıl merhemlerle ovdum o güzel parmaklarını, dese de umursamayan Hikmet Hanım sanki kocası uzaktaymış gibi seslendi:

-Halil, hortumu tak çeşmeye, hazır sıcak geçmişken sulayayım şuncağızları.
 
Halil karısının ardından bakıp iç geçirdi, sonra bahçenin köşesindeki çeşmeye vardı.

-Tamamdır, geldi mi su diye seslendi. 

-Bahçe duvarının kirecine çamur sıçratma, yeni boyandı daha, sen otur ben yapayım istersen dedi. 

Hikmet Hanım çiçekleri ile konuştuğundan duymadı. Ama hemen yan evin üçüncü kat terasından seslenen yeğenine, 

-Gel kız oturalım, çay demleriz, Halil peksimet alır gelir, hadi in köşkünden de gel, diye takıldı. 

-Dur şimdi teyze, çocuklar gelecek, kızın tenceresi bende, sarma saracağım, halam tembellik yaptı demesin, getirsem yaprakları sen yapmazsın şimdi diye lafı punduna getirip gülümsedi. 

O sırada üst katta oturan gelin, elinde bir sepet çamaşırla merdivenden iniyordu ki, “Maşallah, buldun çalışkan kızı, kocayı, yaşıyorsun. Bak yine yüzü kıpkırmızı olmuş koşuşturmaktan,  bir dakika oturmuyor bu gelin, yazık vallahi" dedikten sonra ekledi: "Kolay gelsin sana” Bitirirsem inerim, kızın hazretleri nerede, asıl o şahin tepesine taşındı, bahçelere inmez oldu diyerek içeri girdi.
 
Hikmet Hanım,  

-Masayı çıkardık, balkona as sen onları diye geline talimat verirken yeğeninin sözlerini duymazdan geldi. Basamakları gerisin geri çıkan geline, 

-Ses soluk yok yine, nerede çocuklar, ananesinde mi derken sesi tizdi. Yoksa fuardalar mı yine?

-Fuardalar tabi. İyi oluyor, hem bana hem çocuklara. İşimi bitiriyorum ben, onlar da hava alıyor derken Hikmet Hanım burun büktü:

-Çok şımarıyorlar ama, önünü alamayacaksın sonra, hele büyükte dil pabuç kadar. Neyse işine bak sen, Halil, dolaptan meyve çıkar, boş tabak, bıçak da getir, diye seslendi. 

Gelin eve girerken içinden "Sana çekmiş torunun, bahtı benzemesin evladımın" diye mırıldandı. 

Halil, meyvelerle dolu tepsi ile masaya geldi. Tam oturacaktı ki, misafir odasındaki eski sehpayı getir de İtalyan eriğinin altına çocukların sandalyeleriyle koyalım, dedi. 

Halil fırladı, sehpayı kaptığı gibi geldi. Tozunu da alıp kahverengi küçük sandalyelerin arasına koydu. 

"Güzel oldular" derken bahçe kapısı açıldı. Çocuklar koşarak girdi, büyük çeşmeye koşup hortumu çıkardı. Küçük de arkasından. Ağzını dayayarak içtiler sularını. Sandalyelerini görünce oturdular. Dedeleri elinde bir tabak meyve ile geldi.
 
-Naptınız bakalım, diye sordu. 

Hikmet Hanım atıldı "Ne yapacaklar, oğlumun parasını yediler canını da yemişler bak ter içinde kalmış, kucakta mı taşıttılar yine. Çok üzüyor bu çocuklar seni her hafta her hafta da fuara gidilmez ki!

Halil dayanamadı,
 
-Karışma çocuklara, ben de her hafta götürürdüm onları, sonra büyük torunları da götürmedim mi? Şimdi yaşlandım bunları babaları götürüyor, bırak gezdirsin çocuk!

-Götürmesin demiyorum ki, her hafta götürülmez. Bak hem götürüyor da ne oluyor; büyüğün yine yüzü asık, küçük de ağlamış, ah güzel gözlüm ne oldu sana, ablan mı ağlattı? Aynı ben bu ufak, bilsem bana benzeyeceğini, derken oğlu söze girdi: 
 
-Yok, Hikmet, çantasını otobüste unutmuş, ondan üzgün. Ufak da at gibi koştu sonra sızdı. Uykudan yeni kalktı ya huysuz. Duraktan beri kucağımda taşıdım, belim koptu. 

Hikmet atıldı: 

-Ben otobüse binerken sana vermiştim çantamı, sen kaybettin baba, ben değil. 

-Neyse, giden gitmiş, bir daha inerken sağına soluna bak, kulağına küpe bunlar hep, derken Hikmet’in dudaklarını devirdiğini görünce kıyamadı.
 
-Tamam üzülme artık yenisini alırız. 

Dede, torunlarına dönüp en sevdiğiniz oyuncak hangisi lunaparkta diyerek konuyu değiştirdi.
 
Küçük kız, "Elma kurdu" diye yanıtladı hemen. Hikmet, "Bence balerin" dedi. 

Dedesi sormadan devam etti. 

-Çünkü, hayallere dalabiliyorsun, hızlandığında bir sağa bir sola düşsen de babanın güçlü kolları sarıyor, yine de korkarsan gözlerini kapatıyorsun. Açınca bir balerinin eteğindeki renk renk ışıkları görüyorsun bir mavi bulutları. Hem babanın sıkı sıkı tutması hem de özgürce havalarda uçması bir arada... 

Halil gülümseyerek dinlediği Hikmet’in saçlarını okşarken Hikmet Hanım’ın sesi duyuldu.
 
-Çıkın yukarı da anneniz üstünüzü değiştirsin, şu hale bak, dondurmalar da yenmiş. 

Sonra oğluna döndü. 

-Sen de çık atletini değiştir, üşüteceksin. Gelin Hanım da lütfedip inmedi hala bahçeye. Çayı bari demlesin de gelsin.
 
-Tamam dedi oğlan, çocuklara seslendi.

Hikmet Hanım, gözleri uzaklara dalmış kocasına “Hadi sen de bir peksimet al da gel pastaneden" derken soyduğu meyveden ağzına attı. 

Handan Kılıç

15 Temmuz 2020 23:00




8 yorum:

  1. "Hem babanın sıkı sıkı tutması hem de havalarda özgürce uçması..." vurdu beni. Kalemine, yüreğine sağlık :)

    YanıtlaSil
  2. Epeydir bloğa girmiyorum küstüm sanki ama arada bir böyle uğramak iyi geldi hele de güzel, sıcacık bir hikaye olunca. Eline sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok sağolun ben de vakit buldukça yazıyı bırakıp kaçıyorum biraz çocuklukta dolaşınca sıcak oluyor hikayeler

      Sil
  3. Benide babam ve oğlumun adaşı Halil bey büyüledi.Ellerinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler Türker Bey :) Hoşgeldiniz yukarıda kategoriler var oradan ilginize göre çeşitli konulara dair yazılara ulaşabilirsiniz

      Sil
  4. Tebrikler, çok harika olmuş, okurken alıp götürüyor insanı bir yerlere (RA)

    YanıtlaSil
  5. Teşekkür ederim Ramazan Bey, her yazıda özenle yorum yaptığınız için de sağolun:) çok zarifsiniz

    YanıtlaSil

Bırak Dağınık Kalsın sitesinde Çam Ağacının Gölgesinde vardı

  *Çam Ağanının Gölgesinde, Handan Kılıç’ın 2022 yılında çıkan romanı. Yazarın bu ilk roman fakat daha önce yayınlamış öyküleri var. Bir ilk...