GÜNESÜRGÜN DEEPTONE 'NUN KALEMİNDEN



Bu gün size, bir seneye yakındır tedarik edilemediği için sepette bekleyen, bir kaç ay önce elime geçen bir kitaptan bahsedeceğim. 

Yukarıda görselini paylaştığım eser sevgili Deeptone ait. Sade ve Derin adlı blogu ile tanıdığım, yıllardır istikrarlı bir şekilde blogculuğu sürdüren, bu alemdekilerin mutlaka tanıdığı, bu işi hakkıyla yaptığı için buraların kraliçesi olmuş bir güzel insandır Deeptone.

Yazmanın zorluklarının farkındayım. Hele de hızın ve görselliğin hakim olduğu zamanda, yazıya verilen emeğin çoğu zaman karşılıksız kaldığının bilinciyle bu yazıya başladım. Ama burada daha farklı bir durum var: 

Her yazı ile insanın kendini kurarken geçtiği yollara çakıl taşı bıraktığını düşünürüm. Yazar ve onu blog ya da bir kitabın satırları arasına güvenle bırakırsanız her zaman dönüp geldiğinizde sığınacak bir eviniz olur. Çok ileri gittiğinizde bile özlediğiniz yerlere ancak yazdıklarınızın hatırlattığı pencerelerden havalanırsınız. Bu yüzden söz uçar yazı kalır derler. 

Yine aynı sebeple de bloga emek veren, öykülerini, denemelerini paylaşan insanların bunları bastırmasının da önemli olduğunu düşünürüm. En azından kendi izleğini seyredebilmesi ya da buralardan gittiğinde onu merak eden, özleyen yakınlarının ellerinde bir harita kalması açısından yazıları derlemek gerekir. 

Şimdi artık digital yayıncılık dönemi olduğundan istenen adette kitabı bastırmak, dağıtmak, bunun için profesyonel yardımlar almak çok kolay. Hatta belli sayıda sırf hatıra için bile bastırılmalı diye düşünüyorum. Çünkü blogta olsa da akıp gidiyor her şey. Akış kaçtığında da güzel bir öyküden mahrum kalınabiliyor. İndirip okuyayım dediğim bir sürü yazının bilgisayarımda beklediğini biliyorum ama kitap olunca insanın elinin altında oluyor.    

Ancak aşkla yapılan bir işi, yazı yazmayı, disiplinle birleştirip iş ciddiyetinde düzenli olarak bloga taşıyan arkadaşımız da yıllardır verdiği emeği somut bir hale de getirmiş. Tıpkı blog yazıları gibi kolay okunan, akıcı, kısa kısa hikayelerden oluşan kitabı elime aldım ve akşama kadar bırakamadım. Bittiğinde tıpkı yazılarını okuduğumda yüzümde beliren o gülümseme ile bir zaman düşündüm. 

Önceki bloglarımda da kendisinin takipçisiydim. Herkese olan sıcak yaklaşımını iyi bilirim. Sanki blogları yaşatma, büyütme yazma derneği kurmuş da canla başla demokrasinin önemli bir aracı olan STK'lar için koşmak onun misyonu gibi yaşıyor. 

Sanırım Deeptone manevi tatmini yazıda bulmuş, samimi bir insan. Beklentisiz, canlı, sevgi dolu bir kalp. 

Hemşehrim olduğu, ailesinin İzmir'de yaşadığını yine yazılarından biliyorum. Ama hakkında daha fazla bir şey bilmediğim bu insanı sanırım bu yüzden, samimiyeti nedeniyle seviyorum. 

Söz insanın neresinden çıkarsa muhatabının orasına dokunur derler. Bu sözün canlı kanıtı Deeptone olmalı. Herkesin takibe takip merakında olduğu, sosyal medyanın güçlenip blogların can çekiştiği şu zamanda, 2019 yılında bu gün itibariyle 288 yazı yazmış, 2419 takipçisi olan ama hiç birini takip etmeden hepsini izleyen, okuyan üstelik yorum yazan, çeşitli etkinliklerle blogları tanıştırıp ayakta kalmaları için çaba gösteren kaç kişi var ki! 

Çoğu zaman bu kadar işi beraber yapan, bu kadar ayrı tarz blogu izleyip yorum yazıp birbirinin farkında olmayanları tanıştıran hesabın bir topluluk olduğunu düşünüyorum ama biraz okuyunca tek kişilik dev kadronun planlı ve eli hızlı bir genç olduğunu fark ediyorum. Genç ama güzellikleri görmüş, iyi zamanların sonlarına da olsa yetişmiş, içindeki çocuğun yaşamasına izin vermiş bir kadın. 

Hele de yazdıkları, instagram hesabı dahil paylaştığı görsellerle tam bir nostalgi tutukunu, eski günleri özleyen ama bu günü de yaşayan, aktif, çalışkan, her konuda bilgisi olup bunu paylaşmaktan imtina etmeyen, insanları organize etmeyi seven, güzel günlere ancak birlikte yürüneceğini düşünen bir melek olmalı Deeptone.  

Tıpkı blogta olduğu gibi kitapta da resmini ve adını paylaşmamanın özgürlüğünü taşıyan arkadaşımızın satış, reklam ve benzeri bir kaygısı da yok. Bu nedenle üretkenliğini sadece yazarak herkesle paylaşıyor. 

Blogta kendisinin rüya/gerçek/öykü/anı arasında giden anlatıları keyifle okunuyor. İşte elimdeki bu kitap da Nisan 2016 ile Ekim 2016 arasında yazdığı şimdilerde küçürek öykü dedikleri bir türe girebilecek yazılar var. 

Hatta Amerika'da artık tek ekrana sığan, 100 kelimeyi geçmeyen, gerçek, konulu öykülere öncelik veriliyormuş ya tam da oraların havasını suyunu aldığı belli olan Deeptone'nun kitaplarında bu ölçülere dikkat ediliyor. Bu  güzel insanın beş kitabı olduğunu biliyorum. Ulaşabildiğim sadece Günesürgün'ü öncelikle diğerlerini de blogundan referansla gönül rahatlığıyla tavsiye ederim.

Bu arada benim için samimiyet ev demektir. Büyüdüğüm evde Pazar günleri mutlaka kabak tatlısı olurdu. Adı ile aynı günde kurulan semt pazarından babamın aldığı bal kabakları önce şeker sonra fırınla buluşurdu. Bu lezzeti ne zaman alsam kendimi evdeymiş gibi güvende hissediyorum. Deeptonu da ne zaman okusam o evde, biz bize olma samimiyetini hissediyorum. Onun için bu akşam yaptığım kabak tatlısı görseli eşliğinde kitabını paylaşıyorum. 

Tatlı yiyelim, tatlı okuyalım.

İyi ki varsın Deeptone. Seni seviyoruz.

Nice güzel kitaplarda buluşmak dileğiyle.   

Bir de şarkı hediye edeyim sana, tevellüdün yeter mi bilmem ama içimden bu geldi:)) Tıklayınız.

Resimler de 2020'nin eşiğinden gelsin, Ankara'da tek rengimiz AVM'lerimizden senin kadar olmasa da renkli görüntüler.   













15 yorum:

  1. heey teşekkür ederiim. yine gelcem, yorum da yaparım sölediklerinee. bu yazını tabisi bloguma da koycam. bu kitabı hihim blogun dışında yazdım. o yaz. kişisel oldu biraz. yani çevremden, mahalleden, tanıdıklardan yazdım. onların ağzından. hani bir bölüm var ya, tarihsel, orda da aile büyüklerim var. baba tarafından dede ve yukarısı. anlatırım yineee :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. rica ederim güzel insan:) seviyorum seni
      bu arada kastım blogla akıcılıkta benzer olduğu zaten
      yazılar genelde kişisel zaten her yazının içine sızar insan:)

      Sil
  2. ne güzel anlatmışsın ayrıca :) şarkı da çok yakışmış. güzel şarkı. bir de, alizee versiyonuna bayılırım. sık dinlediğim şarkılardan vallası. tam isabet yaniii :) ben de sana, phantom of the opera (michael crawford, sarah brightman versiyonunu) gönderiyoree. gelirim yineğğğğ hayat ne güzeel hoppidi hoppidi şinanay şinanay bıp tıs bıp tıs bıp tıs oleeey viva lia vieeee :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. neşen bulaşsın bana da :)) bu gece iki yazı yazdım akşam diğeri gelecek dinleyeyim senin versiyonları da ben de teşekkür ederim

      Sil
  3. Aaa bizim Deep'in kitabı :))
    AVM'ler artık her yerde maalesef...
    Ben de beklerim blog'a, sevgiler :)

    YanıtlaSil
  4. Deep'in kitaplarını okuyacağım inşallah:) Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  5. Çok güzel anlatmışsın deep'i , hepimiz kalıcı olmak istiyoruz. Sevdiklerime bir hatıra olması için kitap yazma fikrim hep vardı. Yazını okuyunca kesinlikle evet dedim. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bir araya toplamak gerek bence iyi olur kadriye hanım

      Sil
  6. gerçekten de öyle bulsak da sırtımızı dayasak gizli kahramana:)

    YanıtlaSil
  7. Ne kadar güzel anlatmışsınız. Blogger dünyasında çok yeni olmama rağmen kesinlikle aynı şeyleri düşündüm Deep ile ilgili 🤗Kaleminize sağlık👍

    YanıtlaSil
  8. önceki blogların neydi ayol ben biliyo muydum ki. blogları koruma derneği stk sı kurdum hıhım :) ay evet evet yazmak yaa yazmak yaaa, yazmanın kendisisi güzeeel :) voltron ben hıhım :) tek kişilik dev kadroooo, ata demirer hihihi :) blog ailemiz bi taneeee :) see youu :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biliyordun :) vakti gelince birleştiririm belki ileride şimdilik bende kalsın biraz teknik çalışayım bak kategori ekledim bloga üstte menü mobilde ana sayfanın altında

      Sil

Bırak Dağınık Kalsın sitesinde Çam Ağacının Gölgesinde vardı

  *Çam Ağanının Gölgesinde, Handan Kılıç’ın 2022 yılında çıkan romanı. Yazarın bu ilk roman fakat daha önce yayınlamış öyküleri var. Bir ilk...