Gitti gidiyor!

Dünden devamla... 


“Koza gibi burası. Hem bitsin istiyorum hem de buradan hiç ayrılmamak.”

İşte tam da bu, alıştığını bırakamamak, moda tabirle konfor alanı. Oysa sığmıyorsun işte o kozaya.

Gün geldi. Çıkmak zorundasın. Ya kanatlanacak ya öleceksin. Değişimin bedeli var ne de olsa.

Dışarısı güvenli değil elbette. Rüzgârı, yağmuru, kışı, sıcağı, börtü böceği, ilacı zehri var. Ama belirlenen bir ömür de var hepsine. Mecburen biçilen süreye riayet edeceksin.


Geçecek, zor gün de güzel gün de. Ve ne yazılmışsa bahtına o kadarı düşecek önüne. Çatlasan da patlasan da emeğim, ilkem desen de boş. İnsana çalıştığı değil yazılan var. “Kendi kaderini kendin yaz” safsatalarına inanmak ancak o dağa tırmanmak için çantayı sırtlanan saf ve hevesli gençlerin işi.

Hayat, alın al, morun mor olmadığını yaşına göre değil yazılana göre gösterir insana. Böylece kimi yirmi beşinde tadar acıyı kimi elli beşinde.

Hangisi daha şanslıdır? Bu sorunun cevabı da baktığın yere göre değişir. Her şey bitecek, bir hesap günü var diye düşünürsen bir an önce diğer etaba geçelim diye oyunun bitmesini beklersin. Bu gerçeği ne kadar çabuk öğrenirsen boş beleş işlere bulaşmaz önüne bakarsın. Ne kadar geç fark edersen o kadar az zamanın kalır ve kayıplara üzülerek yaşarsın.

Mantığa uygun olan bu düşüncedir elbette ama bir de her yaşın ayrı farkındalığı olması gerekirken hızlı etap atlamak, yirmilerde kırkların hissiyatını taşımak gerçekten idrak aşamasında yol aldırır mı? Tünelin içinden geçenle, dağ havasını soluyarak kazasız belasız denizin kenarına varan aynı güçte kalır mı?

Bu sorular önemli. Şimdiden geriye bakınca, yaşımdan çok önce bildiğim gerçekleri idrak etmemin yine olması gereken yaşlara denk geldiğini görüyorum.

Önceden öğrenmenin zararı tıpkı okula gitmeden okumayı öğrenen çocuğun sıkılgan halini anımsatıyor. Oyun oynaması gerekirken harflere vermiştir vaktini, okul başlayınca harfler üst üste binen kitap dağları olarak önünde her gün yükselirken oyun oynamak düşmüştür aklına. Günün, okulun, sınavın dertleri yanına bir de oyun vakitlerini özlemek ıstırabı eklenmiştir.

Hasıl-ı kelam yaşından önce bildiği her gerçek neşesini kaybettirir insana. Çocukluk coşkusunu çalar. Gençlik ateşini söndürür. Kaygısızlığın verdiği enerjiden mahrum bırakır.

Şimdilerde Z kuşağının hayata başlarken ki umutsuzluğunun, umursamazlığının altında yatan budur. Gerçeği erken fark etmiş ama idrak edememişlikle beraber arada kalmışlık halinin verdiği iç sıkıntısı ile savrulmuştur ruhları.

Y Kuşağının ise işi daha da karışık. Her şeyden yarım yarım. Ne dünde ne günde. Her konuda bir olmamışlık hissi.

X desen ondan beter, külliyen olamamışlık.

Peki ya öncesi?

A da Hz. Adem mi var? Herhalde ondan günümüze tek gerçek miras pişmanlıklar silsilesinin ilk halkası oluşu.

İnsan ziyandadır, her vakit, her yaşta, her çağda…

Zaman hızlandı. Bilinç değişti.

Bıkkınlık, yönsüzlük, belirsizlik ve sonluluk ise aynı.

Herkes hep beraber sona koşuyor, kimi gülerek kimi ağlayarak.

Bazısı unutulup bazısı unutmak için uğraşarak.

Dünya sona koşuyor.

Kimseye kalmıyor hayat, umut, sevda.

Her şey bitiyor.

Ve belki de bu yüzden güzel.

Bir sonraki etabı ne yaşarken ne öldükten sonrası için bilmiyoruz ama bir gün tünelin, yolun, yolculuğun, sınavın, darlanmanın, hayatın biteceğini bilmek çok güzel.

Ya buraya sıkışsaydık? Hep güldüğün ya da hep ağladığın bir zaman karesine, bir tünele, kimsesizliğe, sevgisizliğe…

Yol varken ilerle… Yol ver kendinden habersizlere.

Handan Kılıç

29/08/2021

İzmir



5 yorum:

  1. Selam umutsuz umutlu, mutlu mutsuz yolun sonu ayni. Yine de içimizdeki umut bitmeden yaşama devam etmek. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. merhaba, o umutla dayanıyor, devam ediyoruz teşekkürler sevgiler saygılar Parıldayan çiçek

      Sil
  2. Güzel bir yazı. Elinize sağlık. Z kuşağı '' külliyen olamamışlık'' harika bir tanımlama.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkür ederim Turgay Bey Külliyen olamamışlık tanımlamasını x kuşağı için yaptım yalnız... z kuşağı umudumuz ama tabi kendileri arada kalmışlıktan kurtulup umuda yelken açarlarsa yoksa alfabede harfler de insanlık da bitti.

      Sil

Baby Reindeer Dizisi Üzerine Değerlendirmeler

  Afişiyle dikkatimi çeken bu diziyi, edebi zevklerine güvendiğim bir kaç arkadaşımın hikayesinde "çok etkileyici, bitince iki gün kend...