CAN CANA


Sonbahar geliyor derken Ekim de bitti. Çektiklerimizse bitmedi, belki de bitmeyecek… 

Bu dünyanın kuralı böyle; her gün yeni bir oyun kurulur ama kurallar, döngüler aynı kalır. Sadece oyuna girenler ve çıkanlar değişir. İki kapılı bir handa gece gündüz gidilir. O mesafe arasında dönüşerek değişir insan. Dönüşmek zaferdir, direnmekse çürümek. 




Birkaç gün önce bir arkadaşım geçti şehirden. Ruhumu emanet ettiğim, nadiren rastladığım dostlardandı. Yıllardır görmediğim ama beraber vakit geçirmeyi istediğim insanlardan... Ama olmadı, şehre girerken ve çıkarken bir kısa selamlaşma, ayaküstü birkaç lafın belini kırmak, iki bardak çay yudumlamak dışında bir hasbihal yaşanmadı. 


Heybesinde hasret yükü ile giderken geldiği yere, bana sadece gözlerine yer etmiş hüzünden, istiab haddimin dolu olduğunu bile bile tonlarca ağırlık bıraktı. 


Masada, üzerinden bir hayat geçmiş dört insandık, nicedir beklediğimiz bu buluşmada kimsenin ağzını bıçak açmadı. Zaten konuşacak ne kalmıştı? Bunca zaman geçmiş, kısılıp kaldığımız mağaranın kapısındaki taşı oynatacak o cümleyi bilen bir kişi bile çıkmamıştı. İçeride oksijen az, her yer hala karanlıktı. 


Arka masada bir genç diğerine can atmaktan bahsediyordu. Kulağıma çalındı. Bir şey için can atmayalı o kadar çok olmuştu ki, bize bakıp içim acıdı. Can atmayı bırak, can cana yük olmaktaydı. "Can mı canan mı demişler, can tatlı deyip canını seçmiş ya herkes, canan zaten mevzubahis değil de, kimsenin canını taşıyacak hali bile kalmamıştı. Peki ya candan ne zaman vazgeçerdi insan, can atacak bir şey bulamadığında mı diye düşündüm, arka masaya kulak kabartıp sessizliğe saplanmışlığımızı izlerken. 


Gelen çayın kaşığını masaya bırakırken sessizliği bozan bir cümle havayı daha da ağırlaştırdı: “Şu çay bittiğinde “Yenisini ister misin?” sorusunu duymaya bile tahammülüm yok. Çay istemeye de... Sessizce getirsinler işte, içebilirsem içerim. Kalırsa da kalır, bardakta soğur, tadı kaçar, hayatlaşır.” 


Boğazıma oturan yumru ile yutkundum, çaydan bir lokma alırken beraber geçirdiğimiz zamanları düşündüm. Günlerce gecelerce susmadığımız, konudan konuya atladığımız, filmler izleyip tartıştığımız, mangalda kül bırakmadığımız vakitler. Ahkam kestiğimiz o zamanlarda mangalın da ustasıydık, semaverde çayın da. Hele o, beni bile susturacak kadar çok konuşurken sessizliğe saplanmış yüreği ile bakıyor şimdi bana... Sessizlik, avaz avaz çığlık taşıyan an okları ile saplanıyor gönüllere, iyileşmeyecek yaralar açıyor vakit ilerledikçe. 

"Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı? 
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!"mısrası geliyor dilimin ucuna. Sonra babamın söyledikleri, "Akif neler görmüş, neler çekmiş de söylemiş. Bizim ne haddimize onun sevdiği ile hasbihalini seslendirmek. Kıymetini bil hayatının, canın içinde bak, yaşamaktasın."

Susuyorum konuşmaktan vazgeçip. Ekim yolcu, bilmem kaçıncı sonbahar da... Biz hala mağarada, taşın ardında, soluksuz, susuz, yan yana, can cana... 

Handan Kılıç
23.10.2020
00:05
İzmir

6 yorum:

  1. Tebrik ederim, yazıda ruha iyi gelen bir şeyler var. Hüzün var ama tanımlayamadığım şekilde ruha iyi gelen bir şey de var. Çok güzel bir yazı olmuş. RA

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hissetmek her şeydir böylesi bir his geçirebildiysem ne mutlu bana ... teşekkür ederim RA

      Sil
  2. Dün okumuştum bu yazıyı. Şimdi dönüp tekrar okudum. Hüzünle doldu içim. Umutsuzca bir hüzünle.
    Ne biz eskisi gibiyiz artık, ne de sevdiklerimiz.
    Dönüşmek zaferse, dönüştük işte hepimiz.
    Yazın nefis olmuş sevgili Hayat. Yüreğine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Demek okuyana göre hüzün etkisi değişiyor 😬 değişim iyidir dönüştüğümüz hal huzur versin umarım ☺️ Teşekkür ederim kahve telvesi 🙏😘

      Sil
  3. Ekim karartmasın,Kasım sarartmasın,Aralık üşütmesın,her mevsimin ayrı güzelliğini yazın,kaleminiz sekteye uğramasın.Düşündükçe,yazdıkça,okudukça güzelleşecek dünyamız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok sağolun Türker Bey, umarım inşallah yani yoksa koca bir suskunluk denizinde boğulacağız

      Sil

Bırak Dağınık Kalsın sitesinde Çam Ağacının Gölgesinde vardı

  *Çam Ağanının Gölgesinde, Handan Kılıç’ın 2022 yılında çıkan romanı. Yazarın bu ilk roman fakat daha önce yayınlamış öyküleri var. Bir ilk...