JOKER -2019


SİNEMA GÜNLÜĞÜ 78. FİLM 

-Spoiler içerir -

Yaş sınırına rağmen gişede 1 milyar dolar barajını aşan ilk film olan Joker’i izledim bu akşam. Başrol oyuncusu Joaquin Phoenix film için 25 kg vermiş. O gülüş için altı ay çalışmış. Performansı etkileyiciydi. Ancak film bittiğinde çok gerilmiştim. +18 yaş uyarısı olan filmde kan ve şiddet sahneleri epey çoktu. 

Twitter’da “Vahşetin gıpta edilecek hale getirildiği, şahane bir temaşa, tam şeytan işi” şeklinde bir yorum gördüm. Film boyunca da aynı hissi yaşadım. Bu sebeple filmi, her zaman yaptığım şekilde sadece benim hislerim üzerinden değil eleştirmenlerin görüşlerine de yer vererek yazıyorum. Çünkü gerçekten uzman bakışı gerektiren, çok katmanlı bir yapım. 

Ancak sıradan, ezilmiş, hakkı hep yenen, asgari şartlarda yaşamaya çalışan, işsiz kalan, bir türlü çıkış bulamayan, sonunda varoluşsal sorgulamalarla her şeye inancını yitirmiş, insanlara karşı iyi olmaya çalışsa da horlanan, toplumun başarıya verdiği önemle sürekli kendini yetersiz hisseden insanlarca izlendiğinde, temas ettiği sorunlar, katmanlı tabakalardan çekilip çıkarılacak ve üzerine düşünülüp horlayan insanları daha iyi biri olma yoluna mı sevk edecek yoksa “Yakarsa dünyayı garipler yakar” sözünü hayata mı geçirtecek karar veremiyorum. Amerika’da da bu korkularla eleştiri alan film hiçbir şiddet olayına sebep olmamış. 

Ülkemizde de haftalardır gösterimde ancak daha duygusal bir millet olmamız sebebiyle ileri derecede psikolojik problemleri olan bireylerde tetikleyici bir etki yapar mı bilmiyorum doğrusu. Hele de her gün ayrı sorunla boğuşan ülke insanı intiharı seçenek olarak hayata geçirmiş, son iki haftada geçim derdi yaşayan aile reislerinin kararı ile üç aile siyanürle ölümü seçmişken, ODTÜ sosyoloji bölümünde yine son zamanlarda altı genç arka arkaya intihar etmişken böyle şiddeti yücelten bir film fayda mı sunar zararı mı büyütür kestiremediğim için sözü uzmanlara bırakıyorum.

Yazan ve yöneten Todd Phillips, fazla gelir, çok çılgınca olur diye bir çok doğaçlama sahnenin de çıkarıldığını belirtmiş. Çin’de gösterimi yasaklanan film için bazı devletler önlem almaya başlamış.

Filmi beğenenler de çok ama beğenmeyenlerin ciddi eleştirileri söz konusu. Şiddeti romantikleştirdiği ve sorunlu bir karakterin davranışlarını haklı gösterdiği gerekçesiyle filmi eleştirenler ve sakıncalı bulanlar çok fazla. 

Ben ikisi arasındayım. Eleştiriye gitmeme sebebim bütün bu yaşananların zaten hastanede yatan Joker’in kafasında geçiyor olduğunu düşünmem. Ama o zaman neden elleri kelepçeli olarak hastanede idi sorusu da beliriyor. Bir çok noktanın hayal mi gerçek mi olduğu muamma olarak izleyiciye bırakılmış. Psikolojikten ziyade sosyolojik bir bakış açısı kullanılmış.  

Sinema dünyasının en saygın eleştirmenlerinden Slavoj Zizek ise Filmloverss.com’da alıntılanan röportajda şöyle demiş:

“Film, Amerikan Ordusundan sosyal adalet savaşçılarına kadar bir çok grup tarafından eleştirildi ama aslında şiddete teşvik eden bir film değil, bunun yerine günümüzdeki siyasi sistemin hatalarına ışık tutuyor. “Kötü” bazı insanları şiddete teşvik edeceği gerekçesiyle neredeyse herkes tarafından eleştirildi ama görünen o ki, eleştirenler filmin altında yatan mesajı kaçırdılar. Film psikolojik sorunları olan bir bireyle değil, bizim “Hiç olmadığı kadar iyi” politik düzenimizin birçok kişinin kabul etmeyi reddettiği umutsuzluğuyla ilgili… “Toplumsal korku filmi” olarak nitelendirenler de var. ”

Bu röportajın devamını linkten okuyabilirsiniz. Zizek en son “Bu filmdeki şiddete şaşırmak gerçek hayattaki şiddetten kaçmaktır” demiş.

Ama biz her gün kadın cinayetlerinin yaşandığı, çocukların ailede, okulda, kursta, sokakta taciz edildiği, ailelerin intihar etmeye başladığı, zorluklara dayanan, haksızlığa maruz kalmış bir çok insanın da yine kendilerine sahip çıkan aileleri sayesinde toplumsal patlamaların yaşanmadığı, işsizliğin giderek arttığı, gençlerin umutsuz, uyaran çokluğu ve baskıdan vurdumduymazlaştığı ve anne babaları dahil herkese karşı gaddarlaştığı bir zamanda yaşıyoruz. Yani yeterince şiddete maruzuz.

Joker filmin başında sosyal hizmet uzmanı ile görüşürken “Bir ben mi yoksa bütün dünya mı çıldırıyor?” diye sorarken haklı aslında. Her şeyin çivisinin çıktığı bir çağda, akıl ve kalbini korumak tam bir kahramanlık işi. En büyük başarımız her hal ve şartta insan olmaya çalışmak, bu hal üzerine yaşamak olmalı iken insanın kalbinin ölmemiş olduğunun tek kanıtı olan vicdanına hayat vermesi süreci epey sancılı. Dışarıdan bakıldığında da saflık, salaklık olarak algılanan iyilik duruşunun bu günün acımasız sistemleri içinde yer bulması giderek zorlaşıyor.  

İşte hal böyle iken seyrettiğimiz filmde yönetmenin, defterine “Umarım ölümüm yaşamımdan daha anlamlı olur” diyerek hayattan çok ölüme yakın duran, cinnet geçirerek annesi dahil onlarca kişiyi öldüren bir jokeri sevilen bir kahraman yapması insanı korkutuyor.  

Toplumsal olarak her türlü haksızlık, hukuksuzluk karşısında susmayı adet edinmiş, bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılığı zirveye taşımış bireyler olarak görmezden geldiğimiz ve içimizde joker olmaya aday çok fazla insan barındırdığımızı fark etmemiz lazım. 

Tüketimin kutsandığı bir dünyada sadece sosyal medya üzerinden bile yaşanılan zamana bakınca, eğitimin, emeğin hiç de önemli olmadığı, üniversite okumanın faydasızlaştığı, derslerinde başarılı olsunlar aman deyip maddi manevi destek ve sorumluktan uzak yetiştirilen gençlerin kolay yoldan para kazanmak için her yolu mübah gördüğü, işsizlerin arttığı, fenomen olamayanların yaşam hakkını kaybetmişcesine üzüldüğü, maaşlı işlerdeki kazançların ancak yaşamı idame ettirecek düzeyde olduğu bu zamanda, kendini gerçekleştiremeyen herkes her an cinnet geçirebilecek potansiyele sahip görünüyor.

Filmde, aslında kendini korumak için saldırıya uğradığında işlediği ilk cinayetlerin ardından sosyal hizmet uzmanı ile yaptığı görüşmede “Hayatımın geri kalanı için gerçekten var olup olmadığımı söyleyemem ama ben artık varım ve bunu insanlar da anlamaya başlayacak” diyen hasta bir adama, jokere, devlet genel ekonomik tedbirler kapsamında uzman ve ilaç desteğini kesiyor. Zaten işsiz, horlanan, hasta, yalnız sevgisiz, zenginler hatta fakirlerce bile ittirilip kaktırılan adamı devlet de yalnız bırakıyor. Böylece kaçınılmaz değişim başlıyor.              

İnsanın en önemli ihtiyaçlarından görülme, fark edilme, kabul edilme, sevilme ihtiyaçlarının farkında olunmaması bir süre sonra bunları gerçekleştirmek için tıpkı dikkat çekmeye çalışan yaramaz çocukların olumsuz davranış kalıpları sergilemeleri gibi bireyin normalden sapmasına sebep oluyor.

Joker de defterine, Arthur Fleck’ten Joker’e dönüşmeye başladığının sinyallerini veren şu cümleyi yazıyor: “İnsanlar, başka insanların kendileri hakkında nasıl düşünmelerini istiyorlarsa öyle görünürler.” Yani taktığı maske toplum içinde hepimizin arkasına saklandığı rol kimliklerimiz, gerekliklerimizi temsil eden varoluşsal bir simge olarak kullanılmış filmde. Olduğu gibi kabul görmeyen, kahraman olacak niteliklerden uzak olan adam bir anti kahraman olarak görünür oluyor.

Hasılı kelam, yapacak çok şey var ama imkanlar ve zaman kısıtlı. Bu durumda elimizin, gönlümüzün eriştiği yerlere yardımı esirgememeliyiz. Uçaklardaki oksijen maskeleri gibi önce kendimize nefes aldıracak alanlar açmalı sonra da en yakınlarımızdan başlayarak etrafımızı görmeliyiz. Yaşadıkları ruh halini fark etmeli, her halleri ile kabul etmeli, sevgimizle desteklemeliyiz. 

Herkes kendi evinin önünü süpürürse nasıl temiz bir dünya için umutlu olabiliyorsak, elimizin, kalbimizin yetiştiği evladımıza, kardeşimize, anne babamıza, eşimize, dostumuza yoldaş olalım ki yalnızlıklarının karanlığını dünyayı yakarak dağıtmasınlar. Ama önce kendimiz “Gör beni” diyebilecek cesareti gösterip acil durum çekici ile kapalı kaldığımız benliğimizin duvarlarını yıkmalı, kendimizden çıkmalıyız.      

                    

4 yorum:

  1. İcinde bulunduğumuz durumu çok guzel ifade etmişsin. Korkuyorum ben kendi adima da ülke adina da açıkçası. Yolda yürürken etrafimdaki insanlari öfkeden patlamaya hazir bombalar olarak görüp sürtünmeden geçmeye çalişiyorum!

    Film ise bakan kişiye gore sekillenecek , hep olduğu gibi... İzlemedim ve izlemeyi de düşünmüyordum.

    Son paragrafda yazdıkların cok doğru, Allah yardımcimız olsun, ne diyeyim...
    N.Narda

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet narda, amin, umutlu olalım yine de gençler belki bizden akıllı davranır

      Sil
  2. izlerim bi ara. amerikan sineması işte, en uyduruk sinema :)

    YanıtlaSil

Kuş Uçuşu Üzerine Bir Değerlendirme (Netflix)

 " Bu bir av ve avcı hikayesidir. Ormanda gizlenen bir aslan ve yüksekten uçan avcı bir kuşun hikayesi…." Bu cümleyle başlayan diz...