MUDBOUND-2017 (SAVAŞTAN SONRA)

Sinema günlüğü serisinin 45. Filmiyle yeniden beraberiz. Bu gece seyrettiğim ve etkisinden kurtulamadığım film 13.film olarak yazdığım Jacket ve  32.film olarak yazdığım Kuru Beyaz Bir Mevsim'i hatırlattı. 

Biri beyaz diğeri siyahi iki askerin savaş sonrası ırkçılığın hüküm sürdüğü ülkelerine dönüp yeniden sıradan hayatlarına alışmaya çalıştıkları filmde dram içinde dram vardı. 

İnsanın içindeki kötünün ortaya çıktığı, iktidarın kötüye kullanıldığı, güçlünün zayıfı ezmekle kalmayıp işkence yapmasının mübah görüldüğü evrensel problemlere değinen filmde her kare adeta bir kart postal gibiydi. 

Filmin künyesine dair detaylı bilgiler her yerde bulunabilir. Bu nedenle ben yüreğime değen kısımlardan kısaca bahsetmek istiyorum. 

"İlk şeyler ve son şeyler yakanıza en çok yapışan şeylerdir" diye başlayan film o tarihten sonra hiç bir şey aynı kalmadı diyor. Hayatın derin kırılma anları vardır... Bir daha o eski hayat mümkün değildir. Bu nokta önemli, her zaman gündemimizde olmalı. 

Diğer konuya gelirsek;
Ötekileştirilerek zulüm görmeleri reva kabul edilen her türlü grup, ırk, mezhep mensubuna bu gün hala dünyanın bir çok yerinde eziyet ediliyor. Hep iyilikten, güzellikten bahseden insanlar da bunlara dur diyecek o refleksi göstermiyor. Hatta sessiz kalarak zulmün genişlemesine katkıda bulunuyor. 

Ama ırkçılığın merkezi diyebileceğimiz, tarihinde keskin zulümlere sahne olmuş bir ülke olan Amerika bu sorunu neredeyse kökten çözmüş durumda. Doksan yıl önceki noktanın tam zıddı olarak özgürlükler ülkesi diye anılıyor. 

İnsan hakları mevzuu kanunlarla güvence altına alınabilir, mevzuat rehberlik yapabilir mi ama uygulamada işlerlik kazanması o toplumu meydana getiren bireylerin gelişmesi ve ötekinin hakkına da kendi hakkıymış gibi sahip çıkması ile mümkündür. O zaman insanca yaşanacak bir toplum inşa edilir. Filmi izlerken bırakın ötekileştirilerek damgalanan insanları, kuşa, köpeğe, kadına
çocuğa eziyetin, şiddetin normalleştiği günler yaşanırken acaba biz ne zaman muassır medeniyetler seviyesine çıkacağız, diye düşündüm. Ama cevap olacak bir umut belirmedi içimde.    

Tekrar filme dönersek hikaye, görüntü, akış başarılı. Bir çok ödüle aday gösterilmiş. Süre açısından uzun, ilk başlarda tempo düşük ama o kasveti vermek için bu gerekli. Uyarlama olması da senaryoyu güçlendiriyor. Müzikleri de oldukça başarılı olan filmin bitiş müziğini buradan dinleyebilirsiniz. Dram tarzında film sevenler ve insanın insana sadece varlığı sebebiyle saygı ve sevgi duymadığında nasıl kötüleşebileceğini görmek isteyenler için kesinlikle tavsiye ediyorum. İyi seyirler.  

4 yorum:

  1. Film, konusu itibarıyla dikkatimi çekti. İsmini ajandama not aldım. Tavsiye ve tanıtım için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. dry white season ne güzeldi bunu bilmiyoms izlerim. color purple aklında olsun :)

    YanıtlaSil

Bırak Dağınık Kalsın sitesinde Çam Ağacının Gölgesinde vardı

  *Çam Ağanının Gölgesinde, Handan Kılıç’ın 2022 yılında çıkan romanı. Yazarın bu ilk roman fakat daha önce yayınlamış öyküleri var. Bir ilk...