HAYAT DA ACI, BİBER DE!


Durgundu deniz bugün, sisler ardına saklamıştı karşı kıyısını. Vakit öğleni geçtiği halde güneş bulutlar ardındaki yolculuğunda ısrarcıydı. Nihayet veda saatlerine yakın yüzünü gösterdi sahildekilere.

Onu görünce oturduğu yerde kıpırdandı; dalına yaprağına su yürümüş bir çiçek gibi. Saçlarını çözdü önce, topladığı yerdeki baskıyı o an fark etti. Parmak uçları ile dokunduğu saç diplerinden özür diledi.



Kendine gelmesi için bu kadar acı mı çekmesi gerekiyordu? Eve dön, kalbine dön, şarkıya dön diyen şairi hatırlayıp gülümsedi. Döndüm dedi sonra, döndüm ama ne ev kalmış ne toprak ne yürekte heyecan ne de ufukta umut...

Pazarda gördüğü kadını hatırladı sonra: Tatlı kızını pazar poşetine koymuş biber seçiyordu tezgahta. Geçen hafta aldığı çarliston biberler geldi birden aklına, tatlı diye ısrar etmişti pazarcı. Salata yaparken elleri yanmıştı ama öyle dalgındı ki o gün, biberden olduğunu anlamadı. Ardından soğanı doğrarken yaşaran gözünü silince fark etti; soğanın suçu değildi, biberin de.

Zaten hayat biberden daha acıydı. Güneşe maruz kalıp zamana yenildikleri vakit hepsi başka bir şekilde veda ederlerdi hayata. Tıpkı aynı gök altında aynı şartlara maruz kalıp başka yollar seçen insanlar gibiydi biberlerin sonları da. Acaba biber alan kadınınkiler nasıl çıktı diye düşünürken parmakları hala saçlarındaydı, gözleri sisler ardındaki ufukta. Yalnız başına ayakta durması gereken kadınlardansın demek ki sen de, o küçük yavruyu alıp o kalabalığın içine hem de elinde yük varken getirdiğine göre bırakacak kimsen yok, diye mırıldandı. Ya da her işi ben hallederim diyenlerdensin, bil ki semer vuranın çok olacak. Sırtın ağrıyacak, dilin yanacak biberden, ah diyecek kalbin yıllar sonra, ah ne yaptım ben! Neyse ki saçların kısa. En azından saç diplerin hesap sormayacak sana. Ama o topukluların eziyet ettiği ayakların postayı koyacak. “Güzelliğini gençliğinden alan kadınlardan” değilsin belli. Ama ne demiş Sezen “Her şeyin bedeli var, güzelliğinin de, bir gün gelir ödenir, öde Firuze”

Kadınlara güçlüsün sen denen zamanlardayız ama bu bile yük yüklüyor; heyben de bir çocuk, pazarlardan aldıklarının sofraya gelmesi hatta gitmesine kadar ki her aşama hep kadının üzerine kalıyor.

Ah ufaklık çok tatlısın acaba hayatın sana sürprizleri neler olacak bilmezken tezgahlardan birinden aldığın elmayı kemiriyorsun keyifle.

Hava güzelken insan karamsar olamıyor galiba. Akşama doğru bile olsa sisli bir günü aydınlatıyorsa güneş, gösteriyorsa bize sıcak yüzünü belki de her şey yolunda gidecek hayatında, umarım şanslısındır bebek. Baht, şans, kader her neyse yüzünü güldürecek, umarım sık sık uğrar hayatına, hayatlarımıza.

Hatta belki uğramıştır, bizim için de her şey yolundadır ama fark etmiyoruzdur ha, ne dersin saç diplerim, söz, biberlere ve soğanlara ve dahi hıyarlara rağmen seni bir daha böyle germeyeceğim.

Handan Kılıç

10/3/2021

İzmir


2 yorum:

Bırak Dağınık Kalsın sitesinde Çam Ağacının Gölgesinde vardı

  *Çam Ağanının Gölgesinde, Handan Kılıç’ın 2022 yılında çıkan romanı. Yazarın bu ilk roman fakat daha önce yayınlamış öyküleri var. Bir ilk...