SİNEMA GÜNLÜĞÜ 9

Bu gün sinema günlüğümüze Türk Sinemasından örneklerle devam edelim.  

38-ZOR YILLARIN KAYIP ÇOCUKLARI 


Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından yapımcılığı üstlenilen film belgesel drama türünde. Pek de bilinmediği için diyalogları güzel bu filme biraz yer ayırmak istiyorum.

Darbelerden darbe yemiş ailelerin çocukları kolay kolay kendi toplayamaz. İki farklı yol seçerler. Ya anne babaları gibi mücadele ruhunu yaşatırlar ya da bunlara değer miydi diyerek apolitik bir tutum geliştirirler. Bu kişilerin karakterleri ile ilgilidir. Filmde de bu iki karakterin geçmişle hesaplaşması var. Kayıp çocuklar ibaresi bilinçli ve yerinde bir seçim. Bu acılar kolay unutulan travmalar değil. Anne babası ölmüş, yıllarca hapsedilmiş, çıktığında sağlığını kaybetmiş ya da gördüğü işkenceler yüzünden akıl sağlığını kaybetmişse o çocuklar için hiç bir şeyin öneminin kalmadığı görülüyor. Sinematografik açıdan çok başarılı bulmayanlar olsa da, değindiği konularla yüreğe değiyor.

Bu konuyla ilgili okuduğum bir kitabı da herkese tavsiye ederim . Çünkü bu acılar bizim gibi ülkelerde sık tekrarlanıyor, geleceğimiz olan çocuklar kayboluyor. Fiziki kayıpların yanında ruhen kaybedilmiş her genç/insan toplum huzuru için bir tehdittir. Hem suçun ve cezaların şahsiliği vardır, kimse anne babasının hatası yüzünden sorumlu tutulamaz. Bu yaraları saracak yine toplumun bireyleridir. Ama bu ihmal edilirse onulmaz yaralar açılacaktır. 
"Bir öpüp koklasaydım"  adlı kitabı instagram hesabımda tanıtmıştım. Empati yeteneğinin geliştirilmesi için okunmalıdır diye düşünüyorum. 
Şimdi sıra notlarda:

-Uyku anne gibidir.
-Söylediğin her şeyi süslemeye mecbur musun?
-Marifet farkında olmaktır.
-Her zaman her yerde eğreti duruyorsun, yerini yadırgıyorsun.

-Üniversiteye neden gitmedin? İddialı bir yaşamım olsun istemedim. 
-Yazı, yalnızlığı silmez, besler. 

-Bunun bütün güzelliği, hissettiklerimizle bu yaşadığımız şey arasındaki çelişkide. (Kadın sarılmak istiyordur) 

-Bizden beklentiler çok fazla, biz bunun altında ezildik. Çabuk büyüdük. 

-Evde hiç masal kitabı olmadı. İlk masalımı ortaokulda okudum. 

-"Sev beni, bir insanlık ayıbını örter gibi". 

Amin Maolouf, Ortadoğu insanını şöyle tanımlamış. "Her şeye üzülen ama hiç bir şeyle ilgilenmeyen insanlar."       

Muassır medeniyet seviyesine ulaşmak istiyorsak, kutuplaşmadan karşımızdakinin insan olduğunu unutmadan, haklarına saygı duyarak yaşamalıyız. Yoksa coğrafya kaderdir diyerek göçüp gideceğiz. 

39-BU SON OLSUN 





Kara mizah olarak çekilen bir başka darbe filmi, 1980 darbesinin faillerinin yargılanmaya başladığı zamanlara denk gelen çıkışıyla dikkat çekmişti. Yalnız bu film bana epey uzun ve eğlenceli geldi. İnsanın darbe iyi ki yapılmış evsizler başını sokacak bir dam bulmuş, karınları doymuş, insanlar da tutuklanarak kardeşlik tesis edilmiş, epey kaynaşmışlar diyesi geliyor. Öyle ki, hapishanedekiler birlikte güzel vakit geçirmiş, maçlar yapmış bazıları bir iki kere tokat yiyerek hırpalanmış, darbe darbe dedikleri bu muymuş dedirtiyor izleyene. Hele en sonunda sokakta yaşayan bir adamın yaptığı planla müdürü katakulliye getirmesi ve tüm tutukluların elini kolunu sallaya sallaya hapishaneden kaçması var ya mutlu son bu olmalı diyor insan. Tabi senarist bu toplum mutlu sonları çabuk unutur, ajitasyonu da sever mantığı ile film içinde pek yer vermediği drama unsurunu son sahnede öne çıkarıyor. Hapishaneden çıkanlardan darbeden önce birlikte yaşayan ve evlilik hayali kuran sevgililerin ölüm haberini Cumhuriyet Gazetesinin manşetinden perdeye yansıtarak epey eğlendirdiği seyirciye bir darbe indirip devreye Cem Karaca’yı sokuyor ve o muhteşem ses “Bu gün sen çok gençsin yavrum” diyerek şarkıya giriyor. Parçanın yorum başarısıyla bu son olsun diye diye salondan çıkarken türü komedi olan filmden size boğazınızda bir yumru kalıyor.oyunculukların gayet iyi olduğu filmde, görselliğin de başarılı olduğunu belirtmek gerek. Üniforma üstünlüğünün kabullenildiği o günler de bir hapishane müdürü ve oraya atanan asker üzerinden iktidar mücadelesi, kraldan çok kralcı tavırların gardiyanlara kadar sirayeti perdeye güzel yansıtılmış. Ama eksik olan bir şeyler var filmde; mizah –drama dozunun ayarlanmamış olması belki de bu eksikliklerin en önemlilerinden.



Bu toplum niye kitap okumuyor veryansınlarında sözlü gelenekten gelen tarihi yapımızın yanında büyüklerin bu tavrının da etkili olduğunu düşünüyorum. Bu darbelerin insanlık dışı zulmüne bizzat maruz kalmamış ama ara ara topluma çekilen ayarlarla, post modern darbelerle postal korkusu diri tutulmuş günümüz nesillerinin, insanı aktive eden kitaptan çok pasif durumda tutan sinemaya ilgi göstermesi nedeniyle bu konuları işleyen filmleri faydalı buluyorum.

Ancak bu kadar ciddi bir konunun bahsi geçen filmdeki kadar karikatürize tipler üzerinden ele alınmasını konunun güncelliği üzerinden rant elde etme amacı şeklinde gördüğümü söylemeliyim. Bu film bir ilk film. Tabi ki bunun acemiliklerini barındırıyor; en basitinden amiyane tabirle ucuz solculuk yapıyor. Yakışıklı, bilgili, kültürlü, merhametli, insancıl karakterler solcu iken tipsiz, cahil, kimisi aptal, kimisi menfaatçi, uyanık, bir nevi çapulcu tipler sağcı daha doğru ifadesi ile ülkücü gösteriliyor. Oysa hepimiz biliyoruz ki, bu kötü niteliklere haiz, hatta darbelerden sonra davasını satıp plazalarda çalışan, zengin olan ve fakiri hiç de umursamayan bir sürü solcu olduğu gibi, yakışlı, bilgili, kültürlü, hala davasına sahip çıkan milli manevi değerlerine bağlılığının getirisi ile merhameti karakter edinmiş bir çok ülkücü genç-yetişkin var bu ülkede. Bir hiç uğruna oyuna getirilip birbirine kırdırılan, sağ kalanlarının da beslemektense asıldığı bir sürü genç var bu ülkede. 

Kutuplaşmamak, insan paydasında her olayı özel değerlendirmek gerek. 

40-KAYBEDENLER KULÜBÜ-2010

Bu filme dair söylenecek çok şey var. Kaybedeni çok bir ülkede hele de günümüzde daha ilkokul çocukları bile umutsuz, baştan kaybettiğini kabul etmişken. Ama herkes seyredip kendi çıkaracak dersini. Sorunların tespiti ile çok başarılı olan film çözüme dair bir şey sunmaması ile insanı boşlukta bırakıyor ve birey sonrasında kendi yolunu çizmek zorunda. Yoksa o boşluk insanı bu dünyadan koparır.Devam filmi de yolda diye çekildi ama onu seyretmedim. Bu filmden notum iki tane imiş:

-"Rutine dönüşmeyen hiç bir şey kalıcı olmaz ki hayatta"

-Şöhret fahişe gibidir ama bu onun bazen iyi şeyler yapmayacağı anlamına gelmez.(Hemingway)


10 yorum:

  1. "Sev beni, insanlık ayıbını örter gibi..." Ne kadar güzel bir cümle bu böyle.Gerçi birçok cümle içime işledi ...
    Zor Yılların Kayıp Çocukları bitmedi, bitmeyecek bu gidişle. Suçun sabitliği kalktı , suç ve cezalar şahsiliği aşıp ortalıkta kol gezeli. Her dönemin zorluğu farklı. Değişmeyen tek şey çocukların mağduriyeti...

    Bu Son Olsun filmini izledim sanki. Ama sen öyle güzel anlatmışsın ki, sanırım benim izlediğim farklıydı dedirttin bana :)

    Kaybedenler Kulübünü elbette izledim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu arada mimledim seni.Bloğuma bir bak istersen,sevgili Hayat :)

      Sil
    2. sev beni insanlık ayıbını örter gibi...
      bu son olsun diyue diye kaç tane daha gördük...Allah bir daha göstermesin bu ülkeye bu eziyeti
      mim e bakayım sağol

      Sil
  2. Amin Malouf nasıl da özetlemiş bizi.... Ama bu bir kültür eğitim meselesi, tavır alıp düzeltmek için mücadele edebilmek, bir olup ses duyurmak...cocukken gencken kimse bahsetmedi bundan bize.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. şimdi de bahsetmiyorlar çocuklara ne olacak bu memleketin hali diye düşünmeye başladığın çağda iş işten geçmiş oluyor

      Sil
  3. geldim:) blog takip etkinliği nerde oldu kimde görmedim gerç,i bir haftadır yollardayım inceleyemedim hiç bloglarda ne var

    YanıtlaSil
  4. hımmm hiçbirini izlememişim, kitabı da duymadım. aklımda olsun o zaman :) avrupalılar da bizim için, biz evlerde yaşıyoruz siz sokaklarda diyorlar :)

    YanıtlaSil
  5. Her dönemin kaybedenleri, kaybettirilenleri var. Ölen de öldüren de ülkenin evladı. Bir ülkenin geleceği çalındı. Filmlerden sadece Kaybedenler Kulübünü izledim. Diğer ikisini not aldım, teşekkürler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. diğerleri de önemli filmler izlemeli ah kaybedenlerin çocuklarına oluyor olan

      Sil

Bırak Dağınık Kalsın sitesinde Çam Ağacının Gölgesinde vardı

  *Çam Ağanının Gölgesinde, Handan Kılıç’ın 2022 yılında çıkan romanı. Yazarın bu ilk roman fakat daha önce yayınlamış öyküleri var. Bir ilk...