İçim ağlarken yüzüm
gülüyor.
2 Kasım 2021!
Neydi V For Vendetta’nın
repliği; “5 Kasım’ı unutma.”
Unutmadım. 2 Kasım’ı da
unutmayacağım.
Gülümsemeye ve dimdik durmaya çalışırken gözümden süzülen yaşa engel olamadım yine ama bu sefer daha azdı. Çabuk bitti. Yine yalnız olduğum vakte denk geldi. Buna da alıştım. Birkaç kişi halimi sordu yazarak, üzülme dediler sonra.
Üzülmedim, zaten üzgün ve bezgindim. Derin derin nefes
aldım, bak işte hala alabiliyorum dedim, hala ölmedim. Yazıyorum işte buraya,
hayattayım ve ayaktayım. Umurunda olanın çok olmadığı bu bilgi de burada
dursun.
Edip Cansever nasıl devam
etmiş “Dirlik Düzenlik” şiirine:
“Anlatmak istemem
kendimi
Uzaklarda çorbalar pişer
Şu benim yalnızlığıma
karşı”
Bense çok anlattım
kendimi. Kimse dinlemedi. Dinlediyse de ses etmedi. Artık içimden anlatmak,
derdimi paylaşmak gelmiyor. Teselli de beklemiyorum kimseden.
Hayır kedi de
almayacağım.
Yağmur yağıyor, gökyüzü
sabahtan beri karanlık. Yine de ışığı açmadım, güneşlikleri de. Yağmurda
yürümeyeli ne çok oldu. Belki de yapmam gereken şimdi bu: Çıkmak ve karanlığın
içinden geçerken ıslanmaktan çekinmemek, çamurlanmış ayakkabılara aldırmamak.
Hava hem yağışlı hem
sıcak. Hem yaz hem kış. “Kasım” köprüden önce son çıkış gibi dedi bir arkadaş.
Köprü, yeni bir yıl mı, insanı geleceğe taşıyan? Her seferinde daha dibe
götüren yokuş aşağı bir yol bence yıllar.
Yenisinin eskisinden zor
geçeceği daha şimdiden ortada. Su kesintileri başladı, ara sıra elektrikler de
gidiyor, dolayısıyla internet de. Benzin kuyrukları var istasyonlarda,
marketlerde her gün değişen fiyatlar.
Acılar var dört duvara
sıkışan, yüreğe sinen, pencereyi açınca ferahlamayan. Bazen açacak pencere bazen
erişecek kol bulamayan. Bir nefes almak için makineden destek alanlar var
hastane odalarında. Kapılarında umutlu ama sessiz ve yıkılmış yürekler. Evler
var, çaresiz bekleyişlerin huzursuz ettiği insanlara sığınak.
Evler kadar sokaklar da bambaşka
dünyalara sahne adeta. Bir tarafta garip makyajlar ve kostümlerle cadılar
bayramını kutlayanlar var, bir tarafta cadı avında vurulup kazanda kaynatılan kimsesiz kalmışlar. Kağıt toplarken merkeze toplananlar, pudra şekerli pastalarla doğum günü kutlayanlar...
Sokakta değilim, evdeyim.
Cadı değilim, balkabağı pişirmekteyim. Dün tatlısı bugün tuzlusu, yarına da bir
planım var yaşarsak. Ne bitmez kabakmış ne bitmez karanlık!
Her şeyiyle kabak tadı veren yıl bitiyor ama. Kasım koşarak başladı kasmaya. Mandalina kolonyam da bitiyor mesela. Meyvesi midemi yakıyor ama kokusunu seviyorum. Dolapta yan yana iki meyve, ekşi mandalina, hiç sevmem, üzümse çok tatlı geliyor yiyemiyorum. Ama ikisi yan yana dolapta. Benden uzakta.
Aylardan Kasım, yazdan kalma sıcaklarla kışın karanlık çehresi var dışarda.
İçerisi ise karışık; arzulardan,
isteklerden uzaklaşmak böyle bir şeymiş herhalde, herkesten, her şeyden uzak
olmak…
Limon kolonyam da azalmış, vakalar ise artmış. Kasım ortasında okullar kapanabilirmiş. Bizimki uzaklardaki hayatından memnunmuş, kapansa da orada devam edecekmiş. Etsin bakalım, giden gitsin, uzakları seçenler bıraktıklarını özlesin.
Hayır bana daha fazla akıl vermeyin, kedi almayacağım. Kendim yeterim kendime
bir de kedi nazını çekemem evde.
Kasım, kasma beni
günlerinde, gecelerinde.
2 Kasım 2021
17:50
İzmir
?
YanıtlaSilbu gün de böyle ...
SilKasım kasma bizi,şarkıda diyor ya,yine aylardan kasım,sanki sende kaldı öbür yarım,yürekler yorulmuş,kafalar dolmuş.Anlat sen dinlerim ben,kalemine sağlık
YanıtlaSilAh canım varol 🙏
SilKandilli'de, eski bahçelerde, Akşam kapanınca perde perde, Bir hatıra zevki var kederde.
YanıtlaSilArtık ne gelen, ne beklenen var; Tenhâ yolun ortasında rüzgâr Teşrin yapraklarıyle oynar.
Gittikçe derinleşir saatler, Rikkatle, yavaş yavaş ve yer yer Sessizlik dâima ilerler.
Ürperme verir hayâle sık sık, Hep bir kapıdan giren karanlık, Çok belli ayak sesinden artık.
Gözlerden uzaklaşınca dünyâ Bin bir geceden birinde gûyâ Başlar rü'yâ içinde rü'yâ.
çok sağ olun İsmail Beyciğim sizi görmek ne güzel:) katkınız için ayrıca teşekkür ederim. Çok zarifsiniz.
SilTeşrini Sani , teşrin rüzgarları
YanıtlaSilteşekkürler :)
SilTeşrinlerin bu hüznü geçer tâ iliklere.
YanıtlaSilAnlar ki yolcu, yol görünür serviliklere.
Dünyânın ufku, gözlere gittikçe târ olur,
Her gün sürüklenip yaşamak rûha bâr olur.
İnsan duyar yerin dile gelmiş sükûtunu;
Bir başka mûsıkîye geçiş farzeder bunu;
Teslîm olunca va'desi gelmiş zevâline,
Benzer cihâna gelmeden evvelki hâline.
Yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya,
Ruh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya,
Duymaz bu ânda taş gibi kalbinde bir sızı:
Farketmez anne toprak ölüm mâceramızı.
Yahya Kemal'in bu şiirini bilmiyordum hatta epey zamandır Yahya Kemal okumamıştım saçma sapan bir hızda geçiyor günler ve biz böyle ruhlardan uzak düşüyoruz teşekkür ederim İsmail Bey:)
Sil