HEY BENİM PAŞA GÖNLÜM




Merhaba,

Bir kaç gün önce doğum günüm de yaklaşıyor, tıpkı yılbaşı gibi hayatı temize çekme zamanlarıdır, bu konu üzerine yazayım diye düşünürken "Otomatik oynat"tan önüme Zerrin Özer'in Paşa Gönlüm parçası düştü. Çok sevdiğim bu parçayı bu sefer böyle bir muhasebe duygusu ile mırıldandım: 

"Ne günler gördük seninle
Biraz dert biraz keder
Yalancı sevdaları, yaşadık birer birer

Hey benim paşa gönlüm
Yılları çürüttün mü
Bunca zaman sonunda
Kendini büyüttün mü

Ne dostlar tükettin sen
Kaldın ondan sonra
Nerede hata yaptık diye sorma

Ne aşklar bitirdin sen
Ağladın ondan sonra
Nerde hata yaptık diye sorma
Amman ha adımına dikkat
Kayar düşersin yolunda
Amman ha adamına dikkat
Oyuna gelirsin sonunda

Hey benim paşa gönlüm
Yılları çürüttün mü
Bunca zaman sonunda

Kendini büyüttün mü" diyordu tartışmasız hepimizin muhteşem ses olduğunu kabul ettiğimiz sanatçı. Sonra klibi izledim. Neredeyse eşlik eden oyuncu-şarkıcı gençlerin yarısı ölmüştü. Oysa klipte olgun bir yaşa adım atan Zerrin Abla'larına destek olan, geleceğe umutla bakan çocuklardı. Sonra tabi zihnim durmadı, doğum günü üzerine yazmayı düşünürken ölülere takıldı ve aklıma Barış Manço'nun Müsaadenizle Çocuklar klibini getirdi. İzledim ve orada da bu klipte oynayan gençlerden mevtalar vardı, bu sefer Barış Manço da buraları terk edenlerdendi. Ardında hoş bir seda bırakarak, her zaman adam olmayı becererek. Kıyamadım o şarkının da sözlerini buraya alıp anmak istedim:

"Bir sabah baktım ne göreyim, bizim sokakta şenlik var
Büyükler kös kös otururken, adam oluvermiş çocuklar
Patlamaz olmuş tüfekler, gelmiş karamürsel sepetler
Tren kalkmış gitmekte, hadi geçmiş olsun birilerine
Kınalar yakalım elimize, kınalar yakalım elimize

Sahip olalım dilimize, sahip olalım dilimize
Aman dikkat belimize, aman dikkat belimize

Şimdi müsaadenizle çocuklar sıra bana geldi çocuklar
İş başa düştü çocuklar hazır mıyız
Eh Barış abi aşk olsun aç koynuna kuş konsun
Çek ipini rahvan gitsin inceldiği yerden kopsun
Kimileri kahve kaynatsın kimi hala dansöz oynatsın
Leyleğin ömrü iki lak lak değerler oldu tepetaklak
El salla el salla, el salla el salla
Kol salla kol salla, kol salla kol salla
Sağ gösterip sol salla, sağ gösterip sol salla
Bir omuz at sağdan solla, bir omuz at sağdan solla
Geliyor bir ahu afet, tepeden tırnağa zerafet
Öldür bizi letafet, bizim sonumuz felaket
Hayırdır inşallah kızlar ne diyor bu uçuk çılgınlar
Hayır mı şer mi göreceğiz artık sabrın sonu selamet
Kınalar yakalım elimize, kınalar yakalım elimize
Sahip olalım dilimize, sahip olalım dilimize
Aman dikkat belimize, aman dikkat belimize
Şimdi müsaadenizle çocuklar sıra bana geldi çocuklar
İş başa düştü çocuklar hazır mıyız
El salla el salla, el salla el salla
Kol salla kol salla, kol salla kol salla
Sağ gösterip sol salla, sağ gösterip sol salla
Bir omuz at sağdan solla, bir omuz at sağdan solla
Jale: Üz beni süz beni püre gibi ez beni
Ajlan – Mine: Pranga tak bana kapı kapı gez beni
Burak Kut: Benimle oynama çılgınım bebeğim
Of Aman Nalan: Deli gibi seviyorum ölümüne sev beni
Dandini dastana dinolar bostana
İyi bak hastana sor beni ustana
El salla el salla, el salla el salla
Tayfun: Hadi yine iyisin e' gel hadi yanıma
Hakan Peker: Amma velakin kınalar yak bana
Soner Arıca: Ah vefasız yak beni yık beni
Grup Vitamin: Ellere var ama bizlere yok di mi
Dandini dastana dinolar bostana
İyi bak hastana sor beni ustana
El salla el salla, el salla el salla"

Aslında bu yazıyı biraz da yakında kendisinin de doğum günü olacak bir arkadaşımın isteği ile yazacaktım. Çünkü artık sevgi, arkadaşlık, vefa, hayat, doğum, ölüm, kaliteli dostluklar hakkında her şeyi söylediğimi düşündüğümden yeniden yazma gereği duymuyordum. Onun için muhasebe amaçlı da olsa bir şey yazmayacaktım. Zaten hesap vereceğimiz tek yer var, orası da bu dünyada değil.

Kimsenin uzun yazılar okumadığını bildiğimden iyi bildiğimiz bu şarkıların linklerini de verdim zaten. Galiba söylenmesi gereken her şeyi bu iki sanatçı söylemiş. Dinlerken eskiden de, bu yeni yaşımda da beni ağlatan şarkılar kalbi olana dokunsun ne diyeyim. 

Arkadaşım! Sen de, içinden sana uyanları al, uymayanları duymazdan gel. Zaten herkes böyle yapmıyor mu? 

Herkesin, kendi bildiğini okuduğu, sonra sabahlara kadar uykusuz kaldığı, kendince karşındakine cezalar verdiği dünyada ben artık herkesin çok yalnız olduğunu, istesen de, çabalasan da seni kimsenin duymadığını anladım ve insan denen içimde Yaratan'dan ötürü büyük bir sevgi beslediğim varlığın aslında çok can yakan bir tür olduğunu ancak bu yaşa gelince öğrendim. 

Her şeyi derinlemesine yaşamayı severim. Hayatıma aldığım hiç bir insanla yüzeysel bir diyaloğum olmamıştır. Yüzeysel olan, sığ insanlar, vur patlasın çal oynasın diyerek büyük gruplarla gezenler de zaten benim semtime uğramaz çok şükür. Gönlümü açmış isem de, yaptığı yanlışlarla da onu silmem. Ona şanslar tanırım. Ama o bir gün kendisi yaptıklarından utanıp giderse de dön demem lakin anılarım dahil hiç bir şeye dokundurtmam. Uykusuz kalırım, yalnız kalırım, anılarımda dolaşır, ağlarım, gülerim, şiirde dolaşır nefeslenirim ama sonuçta sevgisiz kalmam. Çünkü yaşadığım sürece kalbim benimle ve oraya aldığım benimdir. Giden de, bende kalan kısmı eksik devam eder hayatına. Şairin dediği gibi bir zaman "Ölüm gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi" der devam eder herkes yaşamına. Ona da bir şey olmaz, bana da. Herkes herkessiz yaşıyorsa ve zaten bütün insanlar bir şeylerin eksik olduğunu düşünüyorsa bizi bütünleyecek parça bu dünyada yok demektir.        

En azından geçtiğim yollardan önümden giden çok kişi olmuş. Bu şarkılar, bu şiirler hep bunu anlatıyor. Teşekkürler Zerrin Özer, rahmetle Barış Manço. İyi ki vardınız... Hissettiklerimizi notalara döktünüz, bizi kelimelerle cebelleşmekten kurtardınız...

Mutlu yıllar! Yaşadığımız her an bunun için var... 

Not: Demokrasi kültürünün yerleşmediği bir ülkede, istediğini yapma hakkına sahip olan gönle bile "Paşa" denmesini kınadığımı dipnot olarak düşmek istiyorum. Ama belki bu kelimenin seçilmesi bile bir bilgeliktir, şair burada bir şey değişmez demek istiyordur:)) 


5 yorum:

Kuş Uçuşu Üzerine Bir Değerlendirme (Netflix)

 " Bu bir av ve avcı hikayesidir. Ormanda gizlenen bir aslan ve yüksekten uçan avcı bir kuşun hikayesi…." Bu cümleyle başlayan diz...